Alaya alma esasen var olan sistemi eleştirmeye, belki de onu yıkmaya yönelik en tehlikeli silahlardan biridir. Alaya almanın öyle bir büyüsü vardır ki bütün argümanlarınızı ve kızgınlığınızı boşa çıkarır. Çünkü karşınızda diyalog kuracağınız birini bulamazsınız. Siz ne kadar çaba sarf ederseniz ve sinirlenirseniz sinirlenin, karşınızdaki kişi sizi ciddiye almıyordur. Bu nedenle sözünüzü dinletebilmenin tek yolu cezalandırıcı gücün elinizde olabilme halidir. Diğer yandan alaycılık köklü bir eleştirel formül olmakla birlikte belki de ondan daha farklı olarak küstahlıktan bahsedebiliriz. Küstahlık, en basit haliyle saygısızlık eden kişiye ait bir davranış biçimidir. Bu noktada alaycılık ve küstahlık arasında bir ayrım yapmak gerekir. Alaya alma, sistemdeki absürtlüğe, eşitsizliğe vb. karşı bir boşa çıkarmayken, küstahlık doğrudan saygısızlık halidir ve pişkinlik içerir. Alaycılık gibi derin bir eleştirel motivasyona sahip değildir.
Günümüzde faşizmin yeniden hortladığı üzerine tartışmalar sürerken Elon Musk’ın Nazi selamı oldukça dikkat çekti. Trump’ın yemin töreninde yaptığı konuşmada açıkça bir Nazi selamı çakan Musk, tartışmaları da hararetlendirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan tartışmalara bakıldığında Trump karşıtları ve faşizm tarihçileri Musk’ın bu selamının Nazi selamı olduğu konusunda hemfikir. Öte yandan Trump taraftarları ise aynı selamın diğer politikacıların da verdiğini, taraflarını selamlama şekli ya da bunun Roma’ya yapılan bir gönderme olduğunu savunuyorlar.
Trump politikasının doğrudan faşizmle bu kadar içli dışlı olarak ele alınmasına karşılık böyle bir selamlamanın politik yükümlülüğünü kucaklamak mantıklı mı? Açıkçası Musk, taraftarlarına bir kutsama selamı verdi. Bu selam Avrupa’da da yankılarını buldu. Almanya’da aşırı sağcılar Tesla fabrikasının duvarına Musk’ın selamını yansıttılar ve Almanya hukuku uygunsuz bir simge olması nedeniyle olaya karşı soruşturma başlattı.
Musk’ın yaptığı bu hareket açıkça bir Nazi selamıydı. Nitekim birincisi, doğaçlama bir hayran selamlaması olamayacak kadar özenli bir selamlamaydı. İkincisi, Roma ile anlamlı politik bir bağlantısını kurmak güç. Fakat Trump’ın yürüttüğü politikaya ve tarihsel anlamda Mussolini, Hitler vb. gibi faşist politikacıların söylemlerini taklit etmesinden yola çıkarsak Musk’ın selamı ile faşist selamlama arasında anlamsal bir bağlantı kurulabilmek mümkün. Belki Trump doğrudan bir faşist değil ama politikasında faşizmden fazlaca öykünüyor. Başkan olduktan sonra imza attığı yeni kararnamelere bakmak yeterli olacaktır.
Trump başkan olduktan sonra imzaladığı ilk kararname ile seçimi kaybettikten sonra Kongre’yi basan ve bu sebeple cezaevinde olan yaklaşık 1.600 kişiyi affetti. Liderlerinin kaybetmesiyle kültürel-geleneksel kıyafetleriyle Kongre’yi basanlar esasen demokratik temayülleri çiğnediler. Gerçekleşen seçime, yasalara ve diğer yurttaşlara saygı göstermediler. Nitekim liderleri kaybetmişti. Bugün yeniden iktidara gelen liderleri, takipçilerinin anti-demokratik müdahalesini affetmiş oldu. Böyle bir karar takipçileri cesaretlendirmekten başka neye yarar? Belki de bu eylem Trump için demokratik bir tepkiydi? Affedilen takipçiler muhtemelen şimdi daha yürekli ve saldırgan olacaklardır.
Trump başka bir kararname ile güney sınırında ulusal acil durum ilan etti ve göç konusunda yüksek bir denetim yürütüleceğini açıkladı. Göç konusunda sınır dışı uygulamalarını yükselten Trump esasen Amerikalı olma kavramını öne çıkarıyor. Bu nedenle de duvar inşasını hızlandırmayı istiyor ve ilk başkan olduğu dönemde “Meksika’da Kalın” politikasını yeniden yürürlüğe sokuyor. Buna ilaveten cinsel yönelimle alakalı kazanılan hakların tekrar geri alınmasını sağlayacak kararnameler de imzalıyor.
Trump’ın başkan olur olmaz imzaladığı kararnameler ve genel politikası düşünüldüğünde Musk’ın çaktığı Nazi selamı anlamsal bir bütünlük taşıyor. Peki bu selam ile Yahudiler rencide edilecek mi? Açıkçası Musk, doğrudan bir İsrail destekçisi. Çünkü sermaye olarak ortaklığa sahipler. Bu noktada esasen faşizmin değişen bir özelliğini görmek mümkün. Faşizmin mutlaka anti-semitist olmasına gerek yok. Faşizm bir öteki belirler fakat bunun yalnızca Yahudi olmasına gerek yoktur. Bu noktada da görüyoruz ki sermayenin ortaklığı Yahudi engelini de kaldırıyor. Belki de Musk ve İsrail beraberliği düşünüldüğünde, ötekinin Müslümanlar olduğunu açıkça görebiliriz.
Peki Elon Musk’ın selamı bir alaya alma mı, yoksa bir küstahlık mı? Açıkçası bu selam bir tartışmanın ürünü olmaktan çok zafer sonrası intikamı andırıyor. Bu nedenle küstahlık olarak görmek daha mümkün. Bu noktada Musk’ın selamının cesaretinin nereden geldiği sorusunu sormamız gerekiyor. Bu cesaret nereden geliyor?
Bu cesaret iki kökten geliyor. Birincisi, kitle desteği. İkincisi ise Amerika’daki demokratik temayüllerin zayıflaması. İşte Musk, bu unsurları bildiğinden dolayı Nazi selamı vermekten çekinmiyor. Faşizm her zaman kitleleri ikna edebilir. Arkasına kitle desteği aldığında onu durdurmak çok zordur. Öte yandan eski liberal demokratik geleneğin bugün güçlü olmaması faşizmin küstahlaşmasının önünü açıyor. Esasen faşizm güçlü bir liberal demokraside şahlanmaz. Krizlerin boşluklarından ilerler. Yükseldiğinde de liberal demokrasinin zayıfladığını görmek mümkündür.
Trump hükümeti yapacaklarıyla büyük etki yaratacağa benziyor. Belki doğrudan bir faşizm uygulamasa ve kendisi de doğrudan bir faşist olmasa da faşizme oldukça öykünecek ve bize faşizmden doneler sunacak.
İlk yorum yapan siz olun