Antonio Gramsci’nin Hapishane Defterleri’nde geliştirdiği hegemonya ve mevzi savaşı kavramları, modern kapitalist devletlerde iktidarın sadece zor aygıtlarıyla değil, kültürel rıza üretimiyle sürdürüldüğünü öne sürer. Bu makale, Gramsci’nin “sivil toplum” kavramsallaştırmasını 21. yüzyılın dijital ekosistemine uyarlamayı amaçlamaktadır. Geleneksel medya ve eğitim kurumlarının yerini alan sosyal medya platformları, yeni bir “mevzi savaşı” alanı olarak ele alınmakta; algoritmaların rıza üretimindeki rolü ve yeni tip “dijital organik aydınlar”ın işlevi tartışılmaktadır.
Siyaset biliminde iktidarın doğası üzerine yapılan tartışmalar, Machiavelli’den bu yana “zor” (coercion) ve “rıza” (consent) ekseninde şekillenmiştir. İtalyan Marksist düşünür Antonio Gramsci, bu ikiliği aşarak modern devletin karmaşık yapısını çözümlemiş ve Batı toplumlarında devrimin neden Doğu’daki (Rusya) gibi ani bir darbe ile gerçekleşemeyeceğini sorgulamıştır. Gramsci’ye göre, sivil toplumun güçlü olduğu gelişmiş kapitalist toplumlarda iktidar, kaleler ve siperlerden ziyade; kültür, ideoloji ve “sağduyu” (common sense) içine gizlenmiş görünmez siperlerde korunmaktadır (Gramsci, 1971).
Bugün, Gramsci’nin “siperler ve mevziler” olarak tanımladığı sivil toplum kurumları (sendikalar, okullar, gazeteler) radikal bir dönüşüm geçirerek dijitalleşmiştir. Bu çalışma, Gramsci’nin “Mevzi Savaşı” kavramını dijital kamusal alan bağlamında yeniden yorumlayarak, sosyal medyanın sadece bir iletişim aracı değil, hegemonya mücadelesinin asli sahası olduğunu iddia etmektedir.
Teorik Çerçeve: Manevra Savaşı’ndan Mevzi Savaşı’na
Gramsci, siyasi mücadeleyi askeri metaforlarla açıklar. “Manevra Savaşı” (War of Maneuver), devlet aygıtına yapılan doğrudan, cephesel saldırıyı ifade eder ve devlet yapısının zayıf, sivil toplumun ise “jölemsi” olduğu toplumlarda (1917 Rusya’sı gibi) geçerlidir. Ancak sivil toplumun devletle iç içe geçtiği Batı demokrasilerinde bu strateji imkansızdır. Burada devreye “Mevzi Savaşı” (War of Position) girer. Mevzi savaşı, kültürel alanda verilen uzun soluklu bir mücadeledir; amacı devletin fiziksel gücünü yenmekten önce, toplumun “rıza”sını kazanmak ve mevcut hegemonyayı aşındırmaktır (Anderson, 1976).
Dijital Sivil Toplum ve Yeni Mevziler
Günümüzde sivil toplumun fiziksel mekanları, yerini büyük ölçüde dijital platformlara (X, Facebook, YouTube, TikTok) bırakmıştır. Gramsciyen perspektifle bakıldığında, sosyal medya platformları tarafsız birer iletişim aracı değil, egemen ideolojinin yeniden üretildiği veya ona meydan okunduğu birer “mevzi”dir.
Algoritmik Hegemonya ve Rıza İmalatı
Gramsci, egemen sınıfın kendi çıkarlarını tüm toplumun çıkarıymış gibi sunabilme kapasitesine “hegemonya” adını verir. Dijital çağda bu süreç, algoritmalar aracılığıyla otomatize edilmiştir. Fuchs (2014) sosyal medyanın ekonomi-politiğini incelerken, bu platformların kullanıcı verilerini metalaştırdığını ve sermaye birikim rejimine hizmet ettiğini vurgular. Ancak daha da önemlisi, algoritmalar “yankı odaları” (echo chambers) yaratarak, karşıt fikirlerin ana akım hegemonyayı tehdit etmesini engelleyen bir “tampon mekanizma” işlevi görebilir. Kullanıcı, kendi mikro-kozmosunda özgür olduğunu hissederken (rıza), aslında sistemin genel işleyişini tehdit etmeyen pasif bir konuma itilmektedir.
Dijital Organik Aydınlar
Gramsci’ye göre her yeni sınıf, kendi “organik aydınlarını” yaratır. Bu aydınlar, sınıfın bilincini organize eden ve ideolojiyi kitlelere yayan kişilerdir. Bugünün dünyasında bu rolü, geleneksel akademisyenler veya gazetecilerden ziyade, “influencer”lar, kanaat önderleri ve dijital içerik üreticileri üstlenmektedir. Bir YouTube yayıncısının veya bir Twitter fenomeninin kitleleri mobilize etme gücü, geleneksel parti teşkilatlarının gücünü aşabilmektedir. Dolayısıyla dijital mevzi savaşı, bu yeni organik aydınların hangi bloka (hegemonik veya karşı-hegemonik) hizmet edeceği üzerinden yürümektedir.
Pasif Devrim mi, Karşı-Hegemonya mı?
Sosyal medya, Arap Baharı veya Gezi Parkı olaylarında görüldüğü üzere, kısa süreli “manevra savaşları” için etkili bir mobilizasyon aracı olabilir. Ancak Castells’in (2012) “İsyan ve Umut Ağları”nda belirttiği gibi, bu hareketlerin kalıcı bir kurumsal değişime dönüşememesi, Gramsci’nin uyarısını haklı çıkarmaktadır: Mevzi savaşı kazanılmadan, yani kültürel ve entelektüel üstünlük sağlanmadan girişilen manevra hareketleri, devletin “pasif devrim” (passive revolution) yeteneği karşısında sönümlenmeye mahkumdur. Devlet, dijital muhalefetin taleplerini kısmen absorbe ederek sistemin devamlılığını sağlar.
Sonuç
Gramsci’nin Hapishane Defterleri, 20. yüzyılın başında yazılmış olmasına rağmen, 21. yüzyılın dijital siyasetini anlamak için elzem bir kılavuzdur. Bugün “tweet atmak” veya “video yayınlamak”, basit bir ifade özgürlüğü eylemi değil, Gramsciyen anlamda bir “mevzi savaşı” hamlesidir. Ancak bu savaşın dijitalleşmesi, mücadelenin doğasını değiştirmiştir. Dijital mevzi savaşı, sadece ideolojik argümanların değil, dikkat ekonomisinin ve algoritmik görünürlüğün de yönetilmesini gerektirmektedir. Siyaset bilimi, sosyal medyanın sadece “etkisini” ölçmekten öte, onun yeni sivil toplum içindeki hegemonik işlevini analiz etmeye odaklanmalıdır.
Kaynakça
- Anderson, P. (1976). The Antinomies of Antonio Gramsci. New Left Review, I/100, 5-78.
- Castells, M. (2012). Networks of Outrage and Hope: Social Movements in the Internet Age. Polity Press.
- Fuchs, C. (2014). Social Media: A Critical Introduction. SAGE Publications.
- Gramsci, A. (1971). Selections from the Prison Notebooks. (Q. Hoare & G. N. Smith, Çev.). International Publishers.
- Laclau, E., & Mouffe, C. (1985). Hegemony and Socialist Strategy: Towards a Radical Democratic Politics. Verso.
- Simons, J. (Ed.). (2010). From Agamben to Zizek: Contemporary Critical Theorists. Edinburgh University Press.





İlk yorum yapan siz olun