İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Kahraman” Trump – Finans Kapitalin Uzantısı Olan Faşist Propagandanın Politik Tekniği Üzerine

Donald Trump, mültecilerin sınır dışı edilmesi ile ilgili yasayı imzaladığı kalemi, bir Venezuelalı mülteci tarafından öldürülen Laken Riley’nin annesi olan Allyson Phillips’e hediye etti. Yasa ismini doğrudan Laken Riley’den alıyor. Buna göre Laken Riley Yasası, hırsızlık, soygun, kolluk kuvvetlerine saldırı ve ölüme ya da ciddi bedensel yaralanmaya sebep olan herhangi bir suç ile suçlanan yasadışı göçmenlerin federal olarak gözaltına alınmasını zorunlu kılıyor. 

Yasanın içeriği tartışmaya açık olmakla birlikte hem demokratlar hem de cumhuriyetçilerden destek gördü. Bunun yanı sıra çeşitli insan hakları kuruluşları ise ayrımcılığı tetikleyici bir unsur olarak yasayı eleştirdiler. Yasanın içeriği tartışılması gerektiği gibi Allyson Phillips’e verilen hediyenin anlamı üzerinde de durmak gerekiyor. Bu yazıda ikinci yoldan ilerleyeceğiz.

Öncelikle bu hediye bir intikam sembolü niteliğini taşıyor. Trump’ın söylemeye çalıştığı şey tehlikeli bir yabancının, temiz ve saf Amerika Birleşik Devletleri vatandaşına karşı gerçekleştirdiği katliama yönelik bir intikam alma. Elbette ne katili haklı buluyoruz ne de gerçekleşen eylemi destekliyoruz. Fakat bu hediye bize Trump’ın şu mesajını da iletiyor: 

“Her yabancı-göçmen-mülteci tehlike barındırır!”

Bu yüzden eylemin iç yüzünü de okumalıyız. Trump açıkça bütün mültecileri, Amerikalılara karşı bir suç makinesi olarak görüyor. Topluma sunduğu bu mesajla da etnik temizliğine bir haklılık payı yaratmayı amaçlıyor. Oysa birçok unsurun bir araya geldiği ülke olan ABD’nin, mülteci kabul etmemesi tarihi bir ironi olsa gerek. Fakat yine de Trumpbeyaz, Avrupalı ve Hıristiyan Amerikalı imajını parlatmaya çalışıyor. Bu noktada şu soruyu sormalıyız: 

“Suçların çoğunluğunu mülteciler mi işliyor?”

Böyle bir hediyenin karşılığında şöyle bir sonuca ulaşmamız gerekir: “Bütün mülteciler suçludur ya da suçların kaynağı mültecilerdir.” Oysa durum bu şekilde değil. ABD’de her gün yüzlerce cinayet işleniyor. Forbes’in yayınladığı Teksas Kamu Güvenliği Departmanı’nın Ulusal Bilimler Akademisi tutanaklarında yer alan tutuklama verilerine göre, ABD’de doğmuş kişilerin şiddet suçlarından tutuklanma olasılığı iki kattan fazla, uyuşturucu suçlarından tutuklanma olasılığı iki buçuk kat ve mülkiyet suçlarından tutuklanma olasılığı dört kat daha fazla.

Suçun, mültecilerden doğan bir eylem olduğunu ileri sürmek hem mantığa hem de insan haklarına aykırı bir durumu ifade ediyor. Mültecilerin birer suçlu olduğunu ileri sürmek, toplumun içerisindeki diğer suçluları görmezden gelmeyi ya da onları makul suçlular olarak tanımlamayı ifade ediyor. 

Her insan topluluğu suça bulaşabilir. Kimi topluluklarda, mekanlarda ve ufak mahallelerde suç oranları daha yüksektir. Ancak insanları suça teşvik eden ekonomik, sosyal vb. durumlar bulunmaktadır. Suçu yalnızca mülteci denen bir gruba yüklemek bazı sorumluluklardan kaçınmayı da işaret ediyor. Peki bu sorumluluklar nelerdir?

Öncelikle faşistler, ortaya çıkan kötü durumun sebebini başka faktörlere bağlamaya çalışırlar. Doğan korku ve öfke patlamasını her zaman diğerine yani yabancıya-ötekiye yöneltmeye çalışırlar. Bu noktada, yurttaşlarına birer kurtarıcı olarak görünmek isterler. Trump insan öldürme suçunu belli bir grubun üzerinde yoğunlaştırarak diğer insanları temize çıkardığı gibi öfkeyi de belli bir grubun üzerinde toplayarak kendi gücünü arttırmaya çalışıyor. Oysa bugün ABD’nin yaşadığı birçok problem bulunuyor. 

Bu problemlerin başında belki de en önemlisi ABD’deki servet eşitsizliği. Son yıllardaki ABD’de servet eşitsizliği giderek arttı. 2019 yılında PolitiFact, üç kişinin ABD’nin alt yarısından daha fazla servete sahip olduğunu raporladı. Covid salgını esnasında Amerika’daki milyarderlerin ellerinde bulundurdukları servet %70 arttı. Snopes’a göre 2022 yılı sonu itibarıyla 735 milyarder, Amerika hanelerinin %50’sinden daha fazla servete sahiptir. Başka bir ifadeyle, ABD’deki %1’lik kısım %50’lik kısımdan daha güçlü. ABD’deki servet çok küçük bir azınlığa ait. Peki diğer insanlar ne yapıyor? Diğer insanlar yoksulluk ve açlıkla mücadele ediyorlar. 

Peki Trump bu eşitsiz duruma vurgu yapmak yerine ne yapıyor? Halkın içerisinde yer aldığı adaletsizliğin öfkesini mültecilere yöneltiyor. Suçu kendinde aramıyor. Suçu ötekilere yöneltiyor. Rakip politikacıları da suçluların önünü açan ya da onları destekleyen birer hain olarak gösteriyor. Bu noktada da kendi gücünü yükseltmeye çalışıyor. Oysa bugün ABD sermayesinin güçlü yoğunluğu Trump’ın etrafında toplandı. Yoksulluğa karşı giriştikleri herhangi bir mücadeleyi göremiyoruz. İlk imzaladığı bildirgeler genellikle mültecilere ve eşcinsellere yönelik. 

İşte size klasik bir finans kapitalin uzantısı olan faşist propagandanın politik yansıması!

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir