Almanya’daki seçimlerde oy sayım süreci tamamlandı. Resmi olmayan sonuçlara göre Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz, Federal Şansölye olması en muhtemel isim. CDU/CSU ittifakı, seçimleri birinci sırada tamamlamış olsada hükümet kurabilmek için koalisyon müzakereleri yürütmek zorunda.
Mevcut Başbakan Olaf Scholz’un Partisi Olan Sosyal Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) II. Dünya Savaşından bu yana en düşük oy aldıkları seçimi yaşadı. Başbakan Scholz seçimin kendileri için bir “hezimet” olduğunu ifade etti.
Oylarını neredeyse iki kat arttıran ve seçimden ikinci parti olarak çıkan Aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD)’nin ana muhalefet partisi olup olmayacağı, koalisyon görüşmelerinin sonuçlarına bağlı olarak kesinleşecek. Seçim kampanyasını göçmen karşıtlığı ve İslamofobi üzerinden yürütmüş olan AfD’nin Başbakan adayı Alice Weidel, CDU’un koalisyon görüşmelerine sıcak bakmamasının “demokrasiye aykırı” olduğunu söyledi.
Dağılmış olan Trafik Lambası Koalisyonu’nun ortaklarından Yeşiller (Die Grünen), oy oranlarını büyük ölçüde korurken, yeni hükümetin oluşum sürecinde koalisyon görüşmelerine açık olduklarını belirtti.
Meclisteki sandalye dağılımı, Hür Demokrat Parti’nin (FDP) ve Sahra Wagenknecht İttifakı’nın %5’lik seçim barajını aşıp aşamaması ile şekillendi. FPD ve BSW %5’lik seçim barajını geçemeyerek mecliste yer alamadılar.
Almanya’da siyasi belirsizliği sonlandırmak amacıyla yapılan erken seçimler, beklenenden farklı bir kampanya sürecine sahne oldu. Seçim yarışı, parti programları ve ekonomik reformlardan çok göç, iç güvenlik ve toplumsal huzursuzluk gibi meseleler etrafında şekillendi. Özellikle CDU/CSU’nun adayı Friedrich Merz’in, aşırı sağcı AfD ile işbirliği yapmama sözünden geri adım attığı iddiaları kamuoyunda geniş yankı uyandırdı ve seçim atmosferini etkileyen önemli unsurlardan biri oldu.
Almanya’daki seçim sürecinde, ülkenin iç ve dış politikasına dair temel sorular cevapsız kaldı. Ukrayna’ya askeri ve insani destek konusunda belirsizlik sürerken, savaşın diplomatik yollarla çözümüne ilişkin tutarlı bir strateji ortaya konulamadı. Ekonomik kriz sinyalleri veren ülkede, işsizlik, enflasyon ve sanayinin dönüşümü gibi hayati meseleler partilerin programlarında yüzeysel kaldı. Bunun yerine, siyasi tartışmalar toplumun kırılgan kesimlerini hedef alan göçmen karşıtı söylemlere odaklandı.
Mali politikaların detayları, bütçe açığı riskleri veya enerji geçişinin finansmanı gibi teknik konular, medya ve siyasetçiler tarafından kasıtlı olarak gölgelendi. Öte yandan, anayasal kurumların verilerine rağmen, sistematik ırkçı şiddetin artışı ve yargıdaki tıkanıklıklar gibi yapısal sorunlar seçim vaatlerinde marjinalleştirildi. Siyaset, gerçekçi çözümler üretmektense, korku temelli söylemlerle toplumu bölmeyi tercih etti.
Bu strateji, yalnızca demokratik tartışma kültürünü zayıflatmakla kalmadı, aynı zamanda ekonomik belirsizlik ve sosyal eşitsizliklerin derinleşeceği bir döneme hazırlıksız girilmesine neden oldu. Siyasi partilerin, karmaşık küresel krizler karşısında somut vizyon sunmak yerine içe kapanık bir söylemi benimsemesi, seçmenlerde temsil krizi algısını güçlendirdi.
Seçimleri birinci sırada bitirmiş olan CDU/CSU’un yeni koalisyonu SPD ve Yeşiller ile kurması bekleniyor. Zira seçimden önce bazı kanunların Federal Meclisten geçmesi konusunda Friedrich Merz AfD ile işbirliği yapmış olsada seçim kampanyası süresi boyunca AfD ile bir hükümet kurmalarının mümkün olmadığının altını çizmişti.
Kaynak:
https://www.tagesschau.de/inland/bundestagswahl/bundestagswahl-ergebnisse-100.html
Güzel noktalara değinmişsiniz, bütüncül bir özet olmuş, elinize sağlık.